30 Ağustos 2013 Cuma

Barış isteği tükenmesin


Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan 1 Eylük dünya barış günü mesajı yayınladı

Başkan Gökhan mesajında şu ifadelere yer verdi; "Zıt kavramlar, her zaman birbirini çağrıştırır. Kötü iyiyi, çirkin güzeli ve savaş barışı…
Peki, iyiyi yakalayabilmek için önce kötüyü mü görmek gerekir?
Ya da barışı yaşamak için önce savaşmak mı?
Bir Kızılderili Atasözü der ki; “İnsanın ruhundaki barış yoksa ne fertler, ne milletler arasında barış olabilir.”
Dünya döndüğü sürece iyinin yanında kötü her zaman olacak ne yazık ki.
Ancak biz bazı şeyleri önce kendi içimizde, kendi benliğimizde başlatır, etrafa iyi, olumlu, güzel ve barış dolu gözlerle bakarsak, belki üzerinde yaşadığımız dünya daha yaşamaya değer bir yer olur ve bu sayede evrensel değerler gerçek yerini bulur.
1 Eylül Dünya Barış Gününde; içimizdeki, içinizdeki barışın asla tükenmemesi; evde, işte, okulda, yolda, tüm yaşam alanlarımızda, barış içinde, huzurlu bir dünya dileğiyle, Ortadoğu’da, Afrika’da ve dünyada savaşların yaşandığı her yerde, silah seslerinin susmasını, gözyaşlarının dinmesini diliyorum."

ENGELLİ KENTLİLER İÇİN TOPLU TAŞIMADA BÜYÜK KOLAYLIK...

Çanakkale Belediyesi tarafından engelli kentillere yönelik yapılan kentsel düzenlemelere ek olarak ulaşım alanında da engelleri ortadan kaldırmak ve daha rahat bir şekilde kent içi ulaşımlarını sağlamak amacıyla şehiriçi toplu taşıma sisteminde kullanılan belediyemize ait araçlarının tümü, TSE standartlarına uygun engelli otobüsleri haline dönüştürüldü.


Cumhuriyet Meydanı'nda gerçekleştirilen engelliler için özel tasarlanmış araçların tanıtımına Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN, Belediye Meclis Üyeleri Ümit BURUNLULAR ve Mehmet Çetin ERSAN, Çanakkale Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Müdürü Hayati GÜRSES ile engelli kentlilerimiz katıldı.

Engelli araçlarının tanıtımını gerçekleştiren Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN,yaptığı açıklamada Çanakkale Belediyesi bünyesinde bulunan engelli otobüslerinin sayısının bu yıl 4'e çıkarıldığını, ayrıca mevcut 7 adet otobüsün de Ağustos ayı içerisinde engelli otobüsü haline dönüştürülerek toplam 11 otobüsün tamamının engellilere yönelik hizmet verdiğini kaydetti. Başkan GÖKHAN, bunlarla birlikte, Çanakkale Belediyesi bünyesinde çalışan S.S. 18 Nolu Şehiriçi Minibüsçüleri ve Motorlu Taşıyıcıları Kooperatifi bünyesinde de 10 adet engelli otobüsünün hizmet verdiğini, bunlara ek olarak 2 adet 12 metrelik engelli otobüsü siparişi de verilerek bu sayının Eylül ayı başı itibariyle12'ye çıkacağını, böylelikle şehir içinde engellilere hizmet veren otobüs sayısının 23'e ulaşacağını sözlerine ekledi. Başkan GÖKHAN, engelli kentlilerimize yönelik şehiriçi ulaşımda da kolaylık sağlama adına, süratle diğer araçların da engelliler için kullanılabilir hale getirilmesi için çalışmaların devam ettiğini açıkladı. GÖKHAN, otobüslere montaj edilen engelli aparatların 13 bin 750 TL, 7 adet engellilere uygun araçların da toplam bedelinin 113 bin 575 TL maliyeti olduğunu açıkladı.

Araç tanıtımına katılan Belediye Meclis üyesi Ümit BURUNLULAR ise, kendisinin de engelli olduğunu hatırlatarak, "Hem Belediye Meclis üyesi olarak hem de engelli olarak, olması gerekenin en güzeli olmuş diye düşünüyorum. Sonuçta bizler için araçlarımızın kalitesinin dışında rahat inip binebilmek de önemli. Bu araçlarla birlikte engellilerimiz herhangi bir yardım almaksızın araçlara rahatlıkla inip binebilecekler. Bu anlamda Belediye Başkanımıza ve belediyemiz çalışanlarına teşekkür ediyorum" diye konuştu.


Konuşmaların ardından Meclis üyesi Ümit BURUNLULAR ve engelli kentlilerimiz engelli aparatları monte edilen araçlara binerek test etti. Engelli kentlilerimiz araçları çok beğendiğini ifade ederek, ulaşım alanında kendileri için büyük kolaylık olduğunu ifade etti.


28 Ağustos 2013 Çarşamba

BASINI VE KAMUOYUNU YANILTAN KİM ?


Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı   Ahmet BOZDEMİR “Ulusumuz, resmi eğitim kurumlarında kullanılacak kitap içeriklerinde Atatürk posterinin, andımız metninin ve İstiklal Marşı’nın bulunup bulunmayacağını kamu kaynağıyla kitabın basımını yapan şirketlerin keyfine bırakacak değildir” dedi.
Bozdemir şunları söyledi; “Kısa süre önce bir basın açıklaması yaparak, 2013-2014 eğitim-öğretim yılında okutulacak ders kitapları ile ilgili öğretmen kılavuz kitaplarının okullara teslim edilmeye başlandığını, Zambak Yayınevi tarafından basımı yapılan kılavuz kitaplarda İstiklal Marşı, Öğrenci Andı ve Atatürk posterlerinin yer almadığını ifade etmiştik.
AKP ile yoldaşlığını yaptığı tarikatların sevk ve idaresi altında bulunan Milli Eğitim Bakanlığı’nın Atatürk’ü ve Cumhuriyetin temel değerlerini yok etmeye yönelik yaklaşımını eleştirdiğimiz açıklama kamu vicdanında ciddi karşılık bulmuştur. Hal böyle olunca basımını yaptığı kitaplara atıf yaptığımız AKP döneminde yıldızı parlayan yayınevi kendinden menkul yönetmelik yorumları yaparak Sendikamızı, basını ve kamuoyunu yanıltmakla itham etmiştir. Yayınevi sözkonusu değerlendirmelerinde çirkin uygulamayı savunurken diğer yandan da, kitapların Talim Terbiye Kurulu onayından geçtiğini ifade ederek sorumluluğu Talim Terbiye Kurulu’nun üzerine atmış, devamla diğer bazı yayınevleri tarafından basımı yapılan kitaplarda da aynı durumun olduğunu ifade ederek bilinçli olarak kendi yayınevlerinin hedef seçildiğini iddia etmiştir.
Öncelikle ifade edelim ki Eğitim-İş’in muhatabı kişi ya da kurumlar değil anlayışlardır. Yayınevi çıkıp “biz bu utanç verici uygulamayı TTK talimatıyla yerine getirdik” diyebilseydi, kendilerine yönelttiğimiz eleştirilerimizi sorgulayabilirdik. Ancak beklediğimiz gibi yanıt yanlışı savunmak ve tepkileri azaltmak için TTK ve diğer bazı yayınevlerini de sorumluluğa ortak etmek  şeklinde ortaya konulmuştur.
Ulusumuz, resmi eğitim kurumlarında kullanılacak kitap içeriklerinde Atatürk posterinin, andımız metninin ve İstiklal Marşı’nın bulunup bulunmayacağını kamu kaynağıyla kitabın basımını yapan şirketlerin keyfine bırakacak değildir. İlgili şirket, kendisine ait ana sözleşme ya da sair hukuki belgeleri istediği gibi yorumlamakta serbesttir. Ancak yetmiş beş milyonun geleceğinin şekillendiği eğitim kurumlarına devlet eliyle giren yayınların içeriğinde temsili ulusal simgelerin bulunup bulunmayacağına karar vermek bu şirketin haddini aşar.
Yayınevinin Talim Terbiye Kurulu’nu sorumluluğa ortak eden açıklamaları ise doğrudur. AKP döneminde bu kurulun, ulusun ortak çıkarlarına uygun uygulamalardan nasıl uzaklaştığını, AKP ve yol arkadaşlarının dünya görüşüne uygun bir eğitim sistemi kurgulamak için uğraş verdiğini defalarca ortaya koyduk. Bu nedenle eleştiri konusu yayınların Talim Terbiye Kurulu tarafından kusursuz bulunduğuna eminiz.


Yayınevi, yönetmelikte, ders kitaplarında ulusal simgelerin yer almasının öngörüldüğünü, diğer yayınlarda bu tür bir düzenlemenin olmadığını ileri sürmüştür. Bu iddianın hukuki değeri yoktur. Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı 1.maddesinde, söze konu yönetmeliğin, ders kitapları, öğrenci çalışma kitapları ile birlikte öğretmen kılavuz kitaplarının hazırlanmasında hangi usul, esas, teknik, tasarım ve düzenlemelere uyulacağının belirlenmesi amacına yönelik olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte yönetmeliğin “kapsam” başlıklı 2. maddesinde ders kitapları, öğrenci çalışma kitabı ve öğretmen kılavuzlarının hazırlanmasında uyulacak hususların bu yönetmelikte belirlenen şekilde yapılması zorunluluğundan bahsedilmektedir. Yönetmeliğin “Ders Kitaplarının Hazırlanması” başlıklı 8. maddesinde ders kitaplarının hazırlanmasında gözetilecek hususlar  (a-İçerik, b-Dil, anlatım ve üslup, c-Öğrenme, öğretme, ölçme ve değerlendirme, ç-Teknik, tasarım ve düzenleme olarak) 4 ayrı başlık altında ifade edilmiştir. Bu hükümde çok açık, ayrıntılı ve yayına hazırlayanın yorumuna yer bırakmayacak şekilde ölçü tespit edilmiştir. Öğrenci çalışma kitaplarının hazırlanmasına ilişkin 9. madde ve öğretmen kılavuz kitabına ilişkin düzenlemenin yer aldığı 10. maddesi sadece bu kitapların içeriğine ilişkin hususlara yer vermiştir. Ancak bu maddelerde teknik tasarım ve dil, üslup gibi hususlara yeniden bütünsel olarak yer verilmemiş olması mevzuat yapma tekniği ile ilgili bir husus olup bunların yeniden ayrı ayrı yazılması gerekmemektedir. Bu aşamada 8. madde temel referans hüküm olarak ortaya çıkmaktadır. Aksi halde, örneğin 8. maddede ders kitabının “dil anlatım ve üslup” bölümünde -Yaşayan Türkçe doğru, güzel ve etkili kullanılır. Dilin kullanımında, Türk Dil Kurumunun güncel Türkçe Sözlük ve Yazım Kılavuzu esas alınır.- vs. gibi hususlar yer almasına karşın öğrenci çalışma kitabı ve öğretmen kılavuz kitaplarının hazırlanmasına ilişkin 9. ve 10. maddelerde bu hususlara yer verilmiyor olması, yayınevine bu kitapların basımında bu temel ilkeleri yok sayma hakkı verir mi? Ya da 9. ve 10. maddede herhangi bir belirleme yok gerekçesi ile Amerikan bayrağı, Fransız Marşının bu kitaplarda bulunmasında yönetmeliğe bir aykırılık olmadığı iddia edilebilecek midir? 9 ve 10. maddede Yayınevinin ifade ettiği üzere tasarımla ilgili herhangi bir kurala yer verilmemektedir. Ancak bu maddelerde bunun yer almamasının sebebi 8. maddede dil, anlatım ve üslup ile teknik tasarıma ilişkin hususların zaten var olmasıdır. Aksi düşünce halinde öğrenci ders kitapları ve öğretmen kılavuz kitaplarının hazırlanmasında yayınevine sınırsız bir takdir hakkı bırakıldığı anlamı çıkacaktır. 8. maddede ders kitaplarının şekil ve içeriği hakkında oldukça ayrıntılı düzenlemelere yer veren yönetmeliğin diğer kitaplarda bu ölçüde ayrıntılı kural koymamış olmasını, "ulusal simgeleri bu kitaplardan dışlayıcı" bir hukuki tablo olarak yorumlamak kabul edilemez. Yayınevinin kitapların hazırlanmasında yönetmeliğe uygun hareket edildiği iddiası gerçek dışıdır.
Yayınevi olayda art niyetin olmadığı konusunda samimiyse eğer, kendinden menkul hukuki değerlendirmeleri kendisine saklamalı ve kitapları kamu vicdanına uygun olarak basmalıdır.
Sonuç olarak milyonlara yönelik bu büyük saygısızlığa derhal son verilmeli, ortak değerlerimize saygısızlık oluşturan kitaplar -yayınevi ayrımı yapılmaksızın- zaman geçirilmeksizin toplatılmalıdır. 

           


27 Ağustos 2013 Salı

AKP’de Bülend Engin ismi rahatsızlık yarattı

AK Parti Çanakkale il ve merkez ilçe yönetiminde son günlerde yaptığı çıkışların yanı sıra, yazılı ve görsel bazı medya organlarında ismi belediye başkan adaylığı ile anılan ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin krizi yaşanıyor. Seçime AK Parti Milletvekili Mehmet Daniş’le girmek isteyen il, ilçe yönetimi ve AKP tabanı bu gelişmelerden rahatsız. Seçime Bülend Engin’le girmeleri halinde kazanamayacaklarına inanan AKP tabanı Mehmet Daniş’e bir an önce adaylığını açıklaması için baskı yapıyor.
İÇDAŞ Genel Müdürü olan ve ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildiği andan itibaren Çanakkale halkı ile sürtüşme içerisine giren Bülend Engin ismi tabanda tepki gördü. Çanakkale için tek projesi yat limanı olan bu proje nedeniyle de halkla ters düşen Bülend Engin’in aday adaylığını açıklaması halinde AK Parti’nin seçimde havlu atacağı konuşuluyor.
AK Parti il ve ilçe yönetiminin yanı sıra parti tabanı da Mehmet Daniş isminde uzlaşmış durumda. Spekülasyonlara son vermek isten parti Mehmet Daniş’in bir an önce adaylığını açıklamasını bekliyor.

Partililer yazılı ve görsel bazı basın organlarında gündeme getirilin Bülend Engin isminden de duydukları rahatsızlığı daha yüksek sesle dile gitmeye başladılar. 

Engin’i korku dağları sardı

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın karşısına seçimlerde çıkmaya cesaret edemeyeceği belli olan Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin yaptığı yazılı açıklamada medyayı çok şaşırtmadı.

Engin açıklamasında aday olup olmayacağı konusunda net bir ifade kullanmazken, “ÇTSO, Çanakkale’nin Türkiye ve dünyada hak ettiği yere ulaşması için her türlü olumlu projeyi ve fikri desteklemektedir. Ancak Çanakkale’nin önünü tıkamak isteyen projelere, fikirlere de destek vermesi asla düşünülemez. ÇTSO, bu anlamda bakıldığında da görüşlerini açıklar ve kamuoyu ile paylaşır.
Çanakkale Boğazı’nın suyu nasıl durmaksızın tüm gücüyle akıyorsa ÇTSO da tüm gücüyle Çanakkale için çalışmaktadır. Siyaseti düşünen zaten siyasetin içinde olur. Siyaset yapmak için Türkiye’de güzide partiler mevcuttur. ÇTSO, dün olduğu gibi bugün ve yarın da Çanakkale’nin hak ettiği yerde olması için doğru bildiği hizmet yolunda yürümeye devam edecektir” dedi. 



EĞİTİM-İŞ MİLYONLARCA YURTTAŞI FİŞLENMEKTEN KURTARDI

 Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı Ahmet Bozdemir, “milyonlarca öğrenci ile bu öğrencilerin ailelerinin psikolojisini bozan; özel hayatın gizliliğini ihlal ederek eğitim kurumları üzerinden yurttaşlarımızı fişleme hedefi güden; haksız ve hukuka aykırı olarak yüz binlerce eğitim çalışanının omuzlarına angarya yükleyen ADEY uygulaması bu aşamada hukuken ve fiilen uygulanamaz hale gelmiştir” dedi.

Bozdemir açıklamasında şunları söyledi; “Milli Eğitim Bakanlığı’nın birçok konuda olduğu gibi eğitim sendikalarından görüş almaksızın ve yine kamuoyunda tartışmaya açmaksızın hayata geçirdiği uygulamalardan biri olan ADEY’ in yürürlüğe girmesinden sonra, uygulamaya ilişkin tereddütlerimizin gözden geçirilerek hukuka aykırı ve uygulamada pek çok soruna neden olacak kısımların geri alınarak iptal edilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvuru yapmıştık. Ancak Bakanlık nezdinde gerçekleşen bu girişime Bakanlık ret yanıtını vermişti. Bakanlığın bu ret cevabı üzerine, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü’nün 25.08.2011 tarih ve 2011/47 sayılı genelge ile ilköğretim çağındaki çocukların okula devamlarının sağlanması, devamsızlığın erken tanılanması, değerlendirilmesi, devamsızlık yapan çocuğa yönelik bireyselleştirilmiş müdahale yapılmasını sağlamak için öngördüğü Aşamalı Devamsızlık Yönetimi (ADEY) Uygulamasını yaşama geçiren genelgenin hukuka aykırı bölümlerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla dava açmıştık.

Açtığımız davada kapsamında ilgili genelgede yer alan;
Öğretmenlere angarya yükleyen düzenlemelerin,
Uygulama sürecinde elde edilen özel hayata ilişkin bilgilerin ve öğretmen değerlendirmelerinin, FİŞLEME anlamına gelecek e- devlet kapsamında veri tabanına kaydedilmesi uygulamasının,
Öğrenci ev ziyaretlerinde “kanaat önderi”, “din görevlisi”, “toplum tarafından kabul gören kimseler” ile işbirliği yapılmasını öngören, LAİKLİK İLKESİNİN ihlali anlamındaki düzenlemelerin,
ADEY uygulaması kapsamında doldurulacak RİDEF formlarında yer alan, öğrencilere sorulacak Özel Hayatın Gizliliğini İhlal eden bölümlerin,
Çocukların psikolojisini etkileyecek nitelikteki bu soruların psikoloji ve pedagoji eğitimi alan uzman kişiler yerine sınıf rehber öğretmeni tarafından sorulmasını öngören bölümlerin,
Çocuk yaştaki öğrencilere sorulacak sorular kapsamında bulunan ve öğrenci ve ailesinin psikolojisine olumsuz etki edecek nitelik taşıyan bölümlerin,
 Uygulamanın temel amacının, devamsızlık sorunu olan öğrencilerin bu sorunlarına çözüm getirilmesi olarak ifade edilmesine karşın -yukarıda ifade edilen hukuka aykırılıklarda göz önünde bulundurularak-, uygulamanın devamsızlık sorunu olan olmayan her öğrenciye uygulanacak olmasını öngören düzenlemenin tamamının
yürütmesinin durdurulmasını ve dosya tekemmül ettiğinde iptalini talep etmiştik. Dosyayı görüşen Danıştay 8. Dairesi yürütmeyi durdurma istemimizi reddedince olumsuz yargı kararının kaldırılması için Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvurduk.


Danıştay’dan Bakanlığa Tokat Gibi Yanıt: Öğrencileri ve ailelerini fişleyemezsin
Genel Kurul 2012/617 YD İtiraz nolu dosya kapsamında itirazımızı görüşerek, Sendikamızı haklı bulmuş Danıştay 8. Daire’sinin olumsuz kararını kaldırmış ve dava konusu düzenlemelerin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Genel Kurul gerekçeli kararında, Anayasa güvence altında bulunan özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı ile kişilerin kendileriyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme haklarına aykırı olduğunu; Türkiye’nin tarafı olduğu Çocuk Haklarına Dair Milletlerarası Sözleşme’ye aykırı olduğunun altını çizmiştir. Yine Genel Kurul özetle, düzenlemenin uygulamanın sınırlarını belirleyen çerçeve düzenlemeye dayanmıyor olmasını; uygulamanın pediatri uzmanı, psikolog gibi uzman kişiler eliyle yürütülmüyor olmasını; amacın devam sorunu yaşayan öğrencilerin bu sorununu aşmak olarak izah edilmesi rağmen bu sorunu yaşamayan diğer öğrencilerin de sisteme dahil edilmesini eleştiri konusu yapmıştır.
Kararla birlikte, milyonlarca öğrenci ile bu öğrencilerin ailelerinin psikolojisini bozan; özel hayatın gizliliğini ihlal ederek eğitim kurumları üzerinden yurttaşlarımızı fişleme hedefi güden; haksız ve hukuka aykırı olarak yüz binlerce eğitim çalışanının omuzlarına angarya yükleyen ADEY uygulaması bu aşamada hukuken ve fiilen uygulanamaz hale gelmiştir. 
Öğrencilerimize, ailelerine ve tüm eğitim camiasına hayırlı olsun. Sendikamız kurulduğu günden bugüne olduğu gibi, bundan sonra da her zaman onlar için ortaya koyduğu mücadelesini soluksuz sürdürecek.

                                                                                                                                                    

                                                                                                            

26 Ağustos 2013 Pazartesi

BAŞKAN GÖKHAN, 50. ULUSLARARASI TROİA FESTİVALİ‘Nİ DEĞERLENDİRDİ...


Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN, 12-16 Ağustos 2013 tarihleri arasında düzenlenen ve 50 yılı geride bırakan Uluslararası Troia Festivali'nde emek veren Belediye personeli ve festivalin kentlilere duyurulması adına katkı vererek özveriyle çalışan  basın mensupları ile kahvaltılı toplantılarda buluştu.
  
Başkan GÖKHAN, personel ve basın mensuplarına hem teşekkür etti hem de festivali değerlendirdi.
  
Başkan GÖKHAN ilk olarak geçtiğimiz Cumartesi günü, festival boyunca emek veren Belediye Personeli ile kahvaltıda bir araya geldi. Başkan GÖKHAN, bu yıl ki festivalin sorunsuz bir şekilde geçtiğine değinerek, kentlilerin de oldukça keyifli bir beş gün geçirdiğini söyledi. Başkan GÖKHAN, Uluslararası Troia Festivali için bir yıl öncesinden çalışmaya başlayan, festival boyunca da etkinliklerin sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesine katkı sağlayan personele teşekkürlerini sundu.

Başkan GÖKHAN, festivalin değerlendirme toplantısı için ise, basın mensuplarıyla ayrıca bir araya geldi.

1963 yılında başlatılan festivalin, 50. yılının kutlanması nedeniyle farklı olmasına özen gösterdiklerine dikkat çeken Başkan GÖKHAN, "Bu yıl yapılan festivalin, 50. yıl olması dolayısıyla diğerlerinden biraz daha farklı olmasını istedik. Çanakkale Belediyesi ekibi, yaklaşık bir yıldır bu festival için çalıştı. Sonuç itibariyle baktığımızda, Çanakkale'de hem sanatçı nitelikleri itibariyle hem katılım itibariyle, ayrıca daha geniş alanlarda festivalin hissedilmesi adına çok farklı bir festival geçirdik" diye konuştu.

"MÜHİM OLAN ÇANAKKALE HALKININ FESTİVALİ YAŞAMASIYDI"
50.Uluslararası Troia Festivali etkinlikleri kapsamında kentte gerçekleşen, Volkan KONAK, Gripin, Kerem GÖRSEV Trio, İnce Saz, Erdal AKKAYA ve Duisburg Filarmoni Orkestrası ile Sezen AKSU konserleri gibi etkinlikler ile diğer sergi, tiyatro, gösteri, açık hava konserleri gibi etkinliklerin kentliler tarafından büyük ilgi gördüğüne ve geri dönüşlerin oldukça olumlu olduğuna değinen Başkan GÖKHAN,  "Bu etkinlikler kentte gerçekleşirken, esas olan Çanakkale halkı bu festivali yaşadı. Mühim olan buydu. Nitekim emniyet kayıtlarına göre, bir gecede 50 bin kişinin sokaklarda olduğu söyleniyor. Bu nüfusun yarısına denk gelen önemli bir rakam. Çanakkale halkı beş gün boyunca sokaklarda oldu, moral buldu. Bu kentte yaşamanın sevincini tattı" dedi.

Festivalin bu yılki sloganlarının birinin de "Şansımı Seviyorum" olduğuna dikkat çeken Başkan GÖKHAN, "Festival kapsamında Çanakkale'de mutlu bir halk kitlesi oluştu. Bir kentte yaşama sevinci ve bunu paylaşmak çok önemlidir. Bu açıdan da baktığımızda festivalin halk üzerindeki yansımalarının olumlu olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

ESNAFLAR DA MEMNUN OLDU
Festivalin kent içerisinde ticaret yapan esnaflara da olumlu yansımalarının olduğunun altını çizen Başkan GÖKHAN, "Festival aynı zamanda esnafın da yüzünü güldürdü. Beni yolda gören esnaflarımız teşekkür ediyorlar. Gece yarılarına kadar iş yapabildiklerinden bahsediyorlar. Çünkü festival için sadece Çanakkale'den değil, ilçelerden ve Çanakkale dışından da konuklar gelmesi ile birlikte esnafın da yüzü gülmüş oldu. Esnafların da kazanç elde etmesi de son derece önemliydi" dedi.

"ÇANAKKALE BELEDİYESİ'NİN PERFORMANSI YÜKSEK"
50.Uluslararası Troia Festivali'nde gerçekleştirmiş olduğu etkinlikler ile ulusal alanda da adından söz ettiren Çanakkale Belediyesi'nin yerel yönetim hizmetleri açısından yüksek bir performans sergilediğini ifade eden Başkan GÖKHAN, sözlerini şöyle sürdürdü; "Çanakkale Belediyesi bütçesiyle, yatırımlarıyla çok ciddi işler yapmakta. Bütçesinin büyük bir bölümünü yatırım harcamalarına ayırıyor. Personel harcamalarına boğulmamış, cari harcamalar içerisinde kaybolmamış, işçisine, kamuya borcu olan bir belediye değil. Tam tersine bunları zamanında yerinde görevlerini yerine getiren ama aynı zamanda yatırım yapan, araç gereç alan, gayrimenkullerini artıran, tasarruf eden bir belediye. Yaptığımız herşey Çanakkale halkının katkıları ile oluyor. Çanakkale Belediyesi'nin toplam gelirleri içerisindeki öz kaynakları yüzde 68 seviyesindedir. Yani biz Ankara'dan gelen paranın çok daha üzerinde burada kaynak yaratıyoruz. Onun için bu sene ödülümüzü 50 yıl boyunca bu festivali sürdürebilen, buna kaynak aktarabilen Çanakkale halkına verdik."

"KENTLİLERİMİZ DÖRT DÖRTLÜK BİR FESTİVAL YAŞAMAYI HAK EDİYOR"
Festivalin mali boyutuna da değinen Başkan GÖKHAN, "Biz belediye olarak hiç bir zaman 'Bizim kaynağımız yok, Ankara'dan para gelmiyor' diye serzenişte bulunmadık. Biz bütçesini yerinde ve doğru kullanan bir belediyeyiz. Daha önce de açıkladığım üzere tüm etkinliklerin toplam harcaması 1 milyon 300 bin TL'dir. Şöyle bir hesaplama da yaptık. Bu kentte yaklaşık 111 bin kişi yaşıyor. Festival maliyetine göre hesapladığımızda, kişi başı 12 TL'ye Sezen Aksu, Kerem Görsev, Volkan Konak, Anadolu Ateşi konser ve gösterilerini izledik. Tiyatroları izledik, sergileri gezdik, coştuk eğlendik. Ve tüm bunlara 11 lira 70 kuruş ödedik. Bu kadar pozitif bir kentte, kentlilerimizin beş gün boyunca dört dörtlük bir festival yaşaması hakkıdır diye düşündük.  dedi.

"BU BİR KONSER DEĞİL, FESTİVAL..."
Yerel basında yer alan ve festival kapsamındaki konserlerin Stadyum yerine Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenmesine ilişkin çıkan bazı haberlere yönelik açıklamalarda da bulunan Başkan GÖKHAN, "Bu bir festival, konser değil. Bunu karıştırmamak lazım. Eğer stadyumda yapsaydık adı konser olurdu. Artık Cumhuriyet Meydanı'na sığmıyoruz, evet doğrudur. Ama bunun çözümü stadyumda yapmak değildir. Çözümü en kısa zamanda, örneğin Hamidiye Tabyaları'nı konser ve gösteri alanı haline dönüştürmektir" diye konuştu.



"ARTIK ÇITAYI YÜKSELTMEK LAZIM"
Çanakkale halkının festival ile ilgili geri dönüşlerinin olumlu olduğuna bir kez daha değinen Başkan GÖKHAN, "Halkımızın çok önemli bir bölümünün bu etkinliklerden memnun olduğunu algılıyorum. Bana öyle geri dönüşler oluyor. Çanakkale halkının mutlu olmasından, festivalin beğenilmesinden dolayı da ayrıca mutlu oluyorum. Artık önümüzdeki yıllarda daha farklı etkinlikler olabilir. Konseptler yaratılabilir. Zira artık bu festivalin üzerine çıkılması lazım. Çanakkale halkı da bu beklenti içinde olacaktır" şeklinde konuştu.


Başkan GÖKHAN, festival öncesinde gerekli tanıtımın yapılmasına katkı veren, festival boyunca da yayınları ile etkinlikleri kentilere duyuran basın mensuplarına da teşekkür etti.

ÇAGİAD Gerçekleri

Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinde etkili ve yetkili olacaklarını iddia eden ÇAGİAD nedense bir güç olmak yerine kendisinden daha güçlü olanın yanında yer aldı. ÇAGİAD, kendinden daha güçlü olan Türkiye’nin sayılı şirketlerinden olan İÇDAŞ’ın etkisi altına girerek seçimlere katıldı. ÇAGİAD bir anlamda kendine sığınacak liman buldu.

İÇDAŞ, Bülend Engin isimlerine sığınan ÇAGİAD kendine yönetim kurulu ve mecliste yer edindi.  ÇTSO seçimlerinin özeti ÇAGİAD İçdaş’a, bazı işadamları ve dernekler ÇAGİAD’a sığınarak kendilerine makamlar edindiler.

ÇAGİAD bu seçimlerde kendi içerisinden bir aday çıkarmak yerine Çanakkale de ismi tartışılır olan hatta sevilmeyen diyebileceğimiz bir ismi destekledi. ÇAGİAD, bir anlamda Çanakkale’yi karşısına aldı. Kendini adeta bataklığa sürükleyen ÇAGİAD başta başkanı olmak üzere tüm üyeleri zorlu bir sınavdan geçecek. Hani derler ya kafasını iki ellerini arasına alıp iyi düşünmeliler. Çünkü ÇAGİAD ismine ve taşıdıkları rozete bazı olumsuzluklarda yapışmaya başladı.

Seçimlerden önce halka sorduğunuzda ÇAGİAD’la ilgili mutlaka olumlu ifadeler de bulunuyorlardı.  Ama artık bu değişti. ÇAGİAD halk için artık başka şeyler ifade ediyor.

Seçim tabiki Bülend Engin’in kazanması demekti ve öyle sonuçlandı. Seçimlerden sonra en çok konuşulan konu ÇASİAD’ın güç kaybedip ÇAGİAD’ın güçlenmesiydi. Ama tamamen yanlış bir bakış açısı aslında bu geçersiz sonucu gözler önüne koydu. Durumu özetlemek gerekirse ÇASİAD hiçbir denklemde yer almazken ÇAGİAD daha güçlünün yanında yer aldı. Kendine ÇTSO’da koltuk ve yer edindi. ÇAGİAD yetkili ve etkili olmak yerine etkisiz eleman olarak mevki sahibi oldu.

Aslında ÇAGİAD, Çanakkale yerine yurt dışına yaptığı yatırımlar değil ÇTSO seçimlerinde aldığı tavırla yanında yer aldığı tarafla adından söz ettiriyor. ÇAGİAD’ın Çanakkale’de kazandığı parayı yurt dışında yatırıma çevirmesi kimsenin dikkatini çekmiyor. Bakıp görenler içinde çok önemli bir değer taşımıyordu. Çünkü Çanakkale buradan alıp başka yere götürenlere alışmıştı. ÇAGİAD’ın bundan bir farkı yoktu. Ancak ÇTSO seçimlerine gelindiğinde ÇAGİAD farklı bir rol üstlenmeye Çanakkale’de yaşadığını fark etmeye başladı.

ÇASİAD birkaç üyenin ayrılması ile elbette güçsüzleşmedi. Ama ÇAGİAD’ta yanında yer aldığı kendinden daha güçlü ismin desteği ile daha da güçlü hale de gelmedi.
ÇAGİAD, ÇTSO seçimlerinden belirleyici olmadı. Belirlenen isme destek veren onu onaylayan taraf oldu. Bu rolü başkası da üstelenebilirdi. Ama ÇAGİAD bunu kendine layık gördü.

Güçlünün yanında yer alan güçsüz ÇAGİAD şimdi kendini güçlü zannediyor. Güçsüz ÇAGİAD önümüzdeki yerel seçimlerde kimin yanında olacak? Ya da hangi güçlünün yanında yer alacak? Kendisi bir güç olmayan, olamayan ÇAGİAD yerel de güçlü olan CHP’nin mi yoksa genelde güçlü olan AKP’nin mi yanında, arkasında, çevresinde olacak. Bu tabi ÇTSO seçimlerinde ÇAGİAD’la el ele kol kola olan diğer destekçilerini de yakından ilgilendiriyor. İlk akla gelen Karadenizliler derneği gibi…


ÇAGİAD bir karar vermeli. Güçlü mü olacaklar. Güçlü’nün yanında mı yer alacaklar. Onurlu mu olacaklar yoksa kendileri için yeni bir kavram mı geliştirecekler… ÇAGİAD bundan sonra kendisi mi bir şey söyleyecek yoksa sığındıkları büyük limanın sözlerini mi Çanakkale’ye taşıyacak…  

25 Ağustos 2013 Pazar

Bakanlık öğretmenlerin mağduriyetini arttırıyor

Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı Ahmet Bozdemir "Bakanlık, 4+4+4 eğitim sistemi ve okul dönüşümleri ile mağdur ettiği öğretmenlerin mağduriyetini artırmaya çalışmaktadır. Bakanlığı yanlıştan dönmeye davet ediyoruz. Yargı kararlarını yok saymanın hukuki bir bedeli var. Sendikamız, keyfi tutumun sürmesi halinde, sorumluların bu bedeli ödemeleri için üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirecektir" dedi.
Bozdemir şunları söyledi; "Bilindiği gibi sendikamız 2012 Öğretmenlerin İl İçi İsteğe Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunun hukuka aykırı hükümlerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla dava açmıştı. Danıştay, taleplerimiz arasında yer alan il içi atamaların Haziran ve Ağustos olmak üzere iki ayrı dönemde yapılmamasına yönelik düzenlemeyi hukuka aykırı bulmuştu. 2013 Yılı İl İçi İsteğe Bağlı Yer Değiştirme Duyurusu yapılınca, Bakanlıktan yargı kararına uygun tavır takınmasını talep ederek, yapılacak uygulamanın içeriğini sormuştuk. Bakanlık Sendikamıza gönderdiği cevabi yazıda atamaların sonuçlandırıldığını yazarak yönetmeliğin amir hükümleri ile ve yargı kararını uygulamayacağını ikrar etmiştir.
MEB Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 34/1 maddesinde açıkça ‘’ İl içinde yer değiştirme talebinde bulunan öğretmenlerin yer değiştirme suretiyle atamaları, tercih ettikleri eğitim kurumları itibarıyla yapılan sıraya bağlı olarak haziran ve ağustos aylarında birer kez olmak üzere eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacı çerçevesinde hizmet puanı üstünlüğüne göre gerçekleştirilir. Ataması yapılamayanların sıraları ağustos ayı sonu itibarıyla iptal edilir.’’ denilmesine ve üstüne üstlük ortada bir yargı kararının bulunmasına rağmen Bakanlığın il içi sıraları ikinci kez çalıştırmaması adı en hafif ifade ile hukuk tanımazlıktır.
Bakanlık, 4+4+4 eğitim sistemi ve okul dönüşümleri ile mağdur ettiği öğretmenlerin mağduriyetini artırmaya çalışmaktadır. Bakanlığı yanlıştan dönmeye davet ediyoruz. Yargı kararlarını yok saymanın hukuki bir bedeli var. Sendikamız, keyfi tutumun sürmesi halinde, sorumluların bu bedeli ödemeleri için üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirecektir."

                                                                                           

22 Ağustos 2013 Perşembe

ÇANAKKALE TİCARET BORSASINDA CANLI HAYVAN SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI MASAYA YATIRILDI.

 Çanakkale Ticaret Borsası canlı hayvan sektörünün yetkililerini ve sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların temsilcilerini bir araya getirdi.   Kürsü konuşmaları yerine,  yuvarlak masa etrafında toplanarak karşılıklı beyin fırtınası ve fikir üretimi formatında düzenlenen toplantıda, sektörün sorunları,  gereken yasal düzenlemeler,  ilimizde bu sektörün katma değerinin artması ve sektörün canlanması için yapılması gereken yatırımlar üzerinde duruldu.
Toplantıya Çanakkale Ticaret Borsası Meclis Başkanı Abdullah Deniz, Meclis Başkan Yardımcısı C.Cem Demir, Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Üzen, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Salamon Halyo ve Gökhan Uysal, Yönetim Kurulu Üyesi Akif Kulaç, Meclis Üyeleri Melih Gündoğdu ve İsmail Koşan, Ziraat Odası Başkanı İlhan Ulus, TAR-KOOP Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ferhan Savran, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı İsmail Emek, TKDK Koordinatörü Ümit Ortan, GMKA Koordinatörü Recai Başaran ve ayrıca canlı hayvan sektör temcileri katılım yaptılar.
Katılımcıların her birinin sırayla söz aldığı toplantında, önce yaşanan sorunlar,  sektörün şehir dışına canlı  hayvan taşıması, hijyen şartları, AB müktesebatı kapsamında yapılan düzenlemeler üzerinde duruldu.  Sektördeki kapasite sorunları, ölçek ekonomisi üzerinde duruldu. Sektörde kesimhanelerin sağlık şartları, kapasiteleri ve sorunları üzerinde duruldu. Yine canlı hayvan sektöründeki meslek kuruluşlarını temsil eden TAR-KOOP Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ferhan Savran ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı İsmail Emek,sektörde yaşanan sorunlar ve üreticilerin ekonomik durumları hakkında istatistiksel bilgiler verdiler. Yine canlı hayvan ticareti ve paketlenmiş et sektörü temsilcileri, Gökçeada’daki organik üretim, deniz ürünleri, sütçülük sektörü, yem sektörü, köfte, sucuk, salam, sosis gibi markalaşmış paketlenmiş et sektörü üzerinde de bilgi ve önerilerini sundular.
Ziraat Odası Başkanı İlhan Ulus da çiftçinin yaşadığı ekonomik sorunlar, hayvan taşımacılığı, yem sektöründe yaşanan sıkıntılar, karkas fiyatları üzerinde üyelerinin yaşadığı sorunları anlattı.
Toplantının bir diğer önemli gündem maddesi ise, katılımcılara örnek analiz olması için Çanakkale Ticaret Borsasının hazırlamış olduğu bilgilendirme sunumları oldu. Bu sunumlar:
  • İlimizdeki hayvan varlığının gelişimi ve ilçelere göre dağılımı. Besi ve süt hayvancılığının yıllara göre gelişimi
  • Ankara Ticaret Borsasının kurmuş olduğu ve Entegre Canlı Hayvan Pazarı, Kesimhane ve Paketleme Tesisi hakkında bilgilendirme
  • Edirne Ticaret Borsasının bir şirket kurarak işletmesini yürüttüğü Hayvan Pazarı, Veteriner Hizmetleri, Şoklama ve Kesimhane işlemleri hakkında bilgilendirme
Bu sunumlar ve bilgilendirme raporları sektör temsilcileri tarafından ilgi ile takip edildi. Toplantının ana sorusu ve gündem maddesi ise Çanakkale’de bu sektörde yapılması gereken yatırımlar ve bu konuda devlet destekleri oldu.  Bu konuda ise TKDK Koordinatörü Ümit Ortan ve GMKA Koordinatörü Recai Başaran bilgi verdiler.
Toplantının sonuna doğru, Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Üzen ve Meclis Başkanı Abdullah Deniz sektör temsilcilerine bundan sonra atacakları adımlar hakkında bilgi verdiler.  Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Üzen, “Çanakkale’de sivil toplum kuruluşlarının işbirliği yapması, ortaklık kültürünün ve işbirliği anlayışının gelişmesi konusunda vurgu yaparak, bu konuda Çanakkale’ye Borsa olarak öncü olacaklarını ifade etti. Çözüm üreteceklerini, bu sektöre ağırlık vereceklerini ifade etti.
Meclis Başkanı Abdullah Deniz ise bu toplantıda alınan kararların kâğıt üstünde kalmayacağını, takipçisi olacaklarını ve kısa sürede yeni adımları atacaklarını bildirdi. Bu amaçla da, eğer gerek olursa yakın zamanda fikir almak ve tecrübe değerlendirmeleri yapmak için ziyaretler gerçekleştirebileceklerini ifade etti.
Toplantının bitiminde önümüzdeki günlerde bu sektörde yatırım yapmayı planlayan işadamları ile bir fizibilite araştırması ve analizi yapmak üzere toplantı yapılması kararı alındı.

MEB’İN ATATÜRK KARŞITLIĞI KONTROLDEN ÇIKTI

 Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı Ahmet Bozdemir; “2013-2014 eğitim öğretim yılında okutulacak ders kitapları ile öğretmen kılavuz kitaplarının bir kısmı okullara teslim edildi. Ancak bu kitapların hazırlanmasında bazı yandaş yayınevleri tarafından yönetmeliğe uyulmadığı, İstiklal Marşı, Öğrenci Andı ve Atatürk posterine bilinçli olarak yer verilmediği tespit edilmiştir” dedi.
Bozdemir şunları söyledi; “Ders kitaplarının hazırlanması ile ilgili olarak MEB Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin ç bendi 8 numaralı kısmında “ilköğretimin 1, 2 ve 3 üncü sınıflarına ait kitaplarda, yaprağın ön yüzünde Türk Bayrağı ile birlikte İstiklal Marşı'nın ilk iki kıtası; yaprağın arka yüzünde Öğrenci Andı; üçüncü yaprağın ön yüzünde Atatürk resmi ve resmin alt kısmında Mustafa Kemal Atatürk yazısı bulunur.” ibaresi yer almaktadır. Teslim alınan kitaplardan, Zambak Yayınlarınca basımı yapılan ilkokul 1. Sınıf Türkçe Öğretmen Kılavuz Kitabı’nda İstiklal Marşımız, Öğrenci Andı ve Atatürk posteri bulunmamaktadır. Daha önce Milli Eğitim Teşkilatını düzenleyen mevzuattan Atatürk’ü tamamen silen, ulusal bayramların kutlanmasına yasak getiren, ders kitaplarından Atatürk İlke ve İnkılaplarına uygunluk koşulunu kaldıran MEB’in, Atatürk karşıtlığı kontrolden çıkmış bulunuyor. AKP’nin geçmiş dönem politikalarının devamı olan bu uygulama, siyasi iktidarın Türk ulusuna Atatürk’ü unutturarak, ulusal kimliği yok etme amacının bir parçasıdır.
Atatürk ve laiklik karşıtı olduğunu bir kez daha tescillemiş olan AKP, bu çirkin uygulamalarla, Atatürk'ün ulusun kalbindeki yerini yok edemeyeceğini asla unutmamalıdır.
Yandaş basımevleri tarafından yönetmeliğe aykırı bir şekilde, Atatürk ve ulusal değerler yok sayılarak basılan ve okullara gönderilen bu kitaplar acilen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geri çekilmeli ve adı geçen basımevi hakkında gereken yasal işlemler yapılmalıdır.
Onbinlerce yurtsever öğretmenin ve eğitim çalışanlarının güç verdiği, her geçen gün katlanarak büyüyen Eğitim-İş, Atatürk'ün manevi şahsiyetiyle ilgili olarak gösterdiği özel hassasiyetle, üzerine düşen sorumlulukların gereğini, sarsılmaz bir kararlılıkla yerine getirmeye devam edecektir.”
                                                                                                               

Dardanos Yerleşkesi pislik içinde


Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Dardanos yerleşkesi pislikten geçilmiyor.
Yerleşkenin terasındaki karmaşa, kargaşa bir an bile dinmezken yemek atıkları çevrede uçuşuyor.






Dardanos yerleşkesinin terasındaki manzara görenleri şaşkına çeviriyor.

Üniversitenin sitesinde yer alan “Ege ve marmaranın zarif maviliği ile İda'nın zümrüt yeşilinin buluştuğu Dardanos sizleri çağırıyor” duyurusu ile uyuşmayan terastaki görüntüler tatilcileri de rahatsız ediyor.


Masaların ve çevrenin pisliği havada uçuşan yemek kapları, boş içecek şişeleri kirliliği daha da arttırıyor.


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Doğtaş’tan Okula Dönüş Kampanyası

Doğtaş  Yeni Nesil Odaları’ndaki çalışma masaları ve tamamlayıcı  ürünlerde %50 indirim fırsatı!
  
Doğtaş, okula dönüş kampanyasıyla gençlerin heyecanına ortak oluyor. Genç ve çocuk odalarında yer alan çalışma masaları, sandalyeler ve tamamlayıcı ürünler 30 Eylül’e kadar yüzde 50 indirimli!
Genç odası modellerinde farklı  renk ve desen alternatifleri sunan Doğtaş, öğrencilere rahat çalışma alanı sağlarken, indirim kampanyasıyla ailelerin bütçelerini de düşünüyor.
Gençlerin hayatını kolaylaştırmak ve ihtiyaçlarına cevap vermek için tasarlanan Doğtaş Yeni Nesil Odaları’nda, tamamlayıcı aksesuarlar, birbirinden renkli ve konsepti tamamlayan tekstil ürünleri, rahat ve kullanışlı çalışma masaları ve sandalyeler; 30 Eylül’e kadar yüzde 50 indirim fırsatıyla satışa sunuluyor.

Doğtaş Hakkında

1972 yılında Çanakkale’de kurulan Doğtaş Mobilya, oturma gruplarından yemek odalarına, genç ve çocuk mobilyalarından, yatak odalarına ve Türkiye’nin ilk CE Medikal Sınıfı belgeli yataklarına kadar uzanan geniş ürün yelpazesiyle, uluslararası kalite standartlarında üretilen özgün tasarımlı modelleri ve fonksiyonellikle şıklığı birleştiren modern çizgili ürünleriyle, sektöründe fark yaratmıştır. Kalite ve tasarım konusunda sektöre birçok yenilik getiren Doğtaş, ISO 9001, ISO 10002, E-1, TS-EN İSO 50001, İSO 14001 ve OHSAS 18001 gibi birçok önemli belgeye de sahiptir. Ayrıca 2008 yılında aldığı Turquality belgesi ile de yurtdışı atılımlarına hız vermiştir. Doğtaş Mobilya bugün 65 ülke ihracatı, yurtiçi ve yurtdışındaki 200’ü aşkın mağazası ile büyümeye devam etmektedir. 2012 yılında attığı büyük adımla gücüne güç katan Doğtaş, Cumhuriyetimizin en eski mobilya markası Kelebek Mobilya’yı bünyesine katarak girişimci tavrını bir kez daha ortaya koyarken Türk mobilya pazarında da ikinci sıraya yükselmiştir. Doğtaş, Capital dergisinin 2012 yılı Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri Araştırması sonucuna göre 2011 yılında olduğu gibi yine sektörünün en beğenilen birinci şirketi seçilmiştir.

ESKİ BAKAN ÜÇPINARLAR‘DAN BAŞKAN GÖKHAN‘A ZİYARET...

Çevre Eski Bakanı Hamdi ÜÇPINARLAR, Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN'ı makamında ziyaret etti.

Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN, Çevre Eski Bakanı Hamdi ÜÇPINARLAR'ın gerçekleştirdiği nezaket ziyaretinden duyduğu memnuniyeti ifade ederken, ziyaret karşılıklı sohbet ile son buldu.


Sarıbaş Marmaray’ı sordu

Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili KİT Komisyonu üyesi Ali Sarıbaş Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı  Binali Yıldırım’a MARMARAY’ı sordu.

Geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından test sürüşü yapılan “asrın değil, asırların projesi”  Marmaray Projesi ile ilgili;
1.     Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak, (Gebze’den Halkalı’ya kadar)
Marmaray Projenin toplam 76,5 km uzunluğunda, 2004 yılında başlanıp 2009 yılında biteceği ve 680 milyon Euro’ya mal olacağı iddiaları doğru mudur? Doğru değil ise Marmaray Projesinin toplam uzunluğu, nereden başlayıp nerede bittiği, ne zaman biteceği ve projenin toplam maliyetinin ne olacağı hakkında bilgi verir misiniz?
2.     Marmaray Projesini,  Aston, Marubeni ve Doğuş Grubundan oluşan üç
Firmanın alarak, 680 milyon Euro’ya işi bitirerek, 2009 yılında işi bitirerek teslim edeceklerine karşın yarım bıraktıkları  doğru mudur? Doğru ise bu firmaların işi yarım bırakarak çekilmelerinin nedeni nedir?
3.     650 milyon Euro’ya mal olup, 2009 yılında teslim edilemeyen işin
(Marmaray Projesi) bu kez 1 milyar 300 milyon Euro’ya yabancı  bir şirket öncülüğünde (üç şirket) 2014 yılında bitirilmek üzere ihale edildiği doğru mudur?
4.     Gebze-Halkalı arası istasyonları, yenilenmiş tren rayları,
elektrifikasyon, sinyalizasyon, haberleşme ve kumanda merkezi bitirilecek Projenin toplam uzunluğunun 76,5 km olmasına karşın, 5 yılda bitmesi gereken projenin aradan 9 yıl geçmesine karşın ancak, 76,5 km’lik hattın 5’de 1’inden az olan 13 km’lik bir bölümünün tamamlanarak Başbakan tarafından siyasi bir şova dönüştürülerek, açılış ve test sürüşünün yapıldığı iddiaları doğru mudur?
5.     Beş yılda bitirilmesi gerekirken, ancak 5’de 1’inden daha az bölümünün (13
km)  tamamlanabildiği, 650 milyon Euro’ya mal olacak bir projeden, İşi alan ilk firma işin ne kadarlık bölümünü tamamlamış, firmaya ne kadar ödeme yapılmıştır? İşi yarım bıraktığı için ilgili firmaya ne gibi yaptırımlar uygulanmıştır? 1 milyar 300 milyon Euro’ya ikinci defa ihale edildiğine göre projenin toplam maliyeti ne olacaktır? 650 Milyon Euro’ya mal olacak yarım kalmış işin 1 milyar 300 milyon Euro’ya ikinci defa ihale edilmesinden oluşan maliyet artışının nedeni nedir?
6.     Tüyü bitmemiş yetimin hakkı ile namuslu vatandaşlarımızın ödediği vergi ile
kaça mal olacağı ve ne zaman biteceği belli olmayan 5’de 1’inden daha az bölümünün (13 km)  tamamlanabildiği ifade edilen projenin siyasi malzeme yapılarak, Başbakan tarafından aceleyle açtırılması, siyasi şov yapmanın dışında, hangi amaca hizmet edecektir?
7.     Uzmanların; Projenin zamanında bitirilememesi ve maliyetinin artmasından
daha önemli hayati sorun olduğu; bu sorunun da Marmara Denizi’ni alttan geçerken Tüp Tünel’in inşaatı sırasında yapıldığı, 11 üniteden oluşan projede, ekleme ve yerleştirmelerin kusursuz ve milim sapma olmaması gerekirken, 7’nci üniteye gelindiğinde denetim firmasının “15 santimlik bir düşey sapma” tespit ettiği, bu kadar hassas bir projede bu kadar önemli hatanın kabul edilemez olduğu, hatanın kontrol firması DLH İstanbul Bölge Müdürü’ne bildirildiği, Bölge Müdürlüğünün hayati hatanın oluştuğu 7’inci ünitenin sökülerek yenisinin konmasını istemesine karşın, projeyi yapan firmanın 6’ıncı üniteyi de monte ettiklerin ve 7’inci ünitede oluşan 15 cm’lik sapmanın maliyeti artırmasın diye, hatalı ünitenin altını doldurarak düzelttikleri, bu hatadan dolayı da baş proje müdürünün istifa ettiği iddia edilmektedir. İnsanın aklını donduran ve Başbakanın arife günü sürücü koltuğuna oturduğu trenle test sürüşü yaptığı Marmaray Projesindeki akıl almaz bu iddialar doğru mudur?
8.     Doğru ise; hatalı 7’nci ünitede oluşan sapmaya ne tür dolgu malzemesi
kullanılmıştır? Kullanılan dolgu maddesi deprem bölgesi ve su akıntılarının yoğun yaşandığı Marmara Denizi için uygun mudur? Dolguda kullanılan malzeme seçimine kim karar vermiştir? Dolgu maddesinin ömrü ne kadardır?
9.     İleride binlerce kişinin ölümüne dahi sebep olabilecek bir tren kazasının
olmayacağının garantisini kim verecek? Bunun sorumluluğunu kim alacaktır? Üniversitelerin ulaşım, tünel, deprem kürsülerinden oluşan hocalar ve TMMOB’den oluşan bir heyet tarafından inceleme yapılıp tünelin güvenli olduğuna dair rapor alınmış mıdır?
10. Ülkemizde ve dünyada ölümlü pek çok tren kazası örnekleri var iken, bu
kadar hassas ve önemli bir projede 15 cm’lik bir sapmanın tespit edilmesine karşın dolgu malzemesi ile üstünü örtmekle, ileride muhtemel olabilecek tren kazlarına davetiye çıkarılmış olmuyor mu? Bile bile buna göz yumanlar, olabilecek tren kazalarının da sorumluluğunu şimdiden üstlenmiş olmuyorlar mı? Bu düpedüz cinayet işlemek anlamına gelmez mi? Yoksa oluşabilecek muhtemel kazalar, makinist hatası denerek, suç üç-beş garibana yüklenip örtbas mı edilecektir?
11. Bu kadar önemli bir projede oluştuğu iddia edilen hayati hatadan sonra,
projeyi durdurarak, hatayı yapan yüklenici firmaya hatalarının gidermeleri için girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
12. Tedirginlik ve endişe yaradan bu kadar önemli bir konuda halkımızı
rahatlatıcı ve aydınlatıcı açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Yoksa tüm sorumluluğu üstlenip, üstünü örterek, Başbakan Erdoğan’ın  “Buna asrın projesi demek yanlış olur, aslında asırların projesi. Çünkü böyle bir projeyi ilk defa yakalıyoruz, böyle bir projeyi ilk defa gerçekleştiriyoruz”  dediği gibi, şova dönüştürerek, yaklaşan yerel seçimlere yönelik siyasi yatırım yapmaya devam edecek misiniz?
13. Yoksa gizlendiği iddia edilen gerçekleri halkımızla paylaşarak, özür
dileyecek misiniz?



BESYO Özel Yetenek Sınavları Yapılıyor


Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği ile Antrenörlük Eğitimi Bölümlerine alınacak öğrencilerin Özel Yetenek Sınavları tarihlerinde yapılıyor. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümüne 20 bayan, 20 erkek öğrenci alınacak. Yabancı Uyruklu Öğrenci Kontenjanı ise bu bölüm için 10 öğrencidir. Antrenörlük Eğitimi Bölümüne ise 15 bayan (1’i engelli), 35 erkek (1’i erkek) olmak üzere 10 öğrenci de Yabancı Uyruklu Kontenjanı bulunmaktadır.

320 Erkek  109 Bayan toplam 429 adayın başvuruda bulunduğu sınavlarda, adaylar 19-20 Ağustos 2013 tarihlerinde Koordinasyon ve Mekik Koşusu sınavlarına gerçekleştirilecek. 21-22 Ağustos 2013 tarihlerinde ise Antrenörlük Eğitimi Bölümünü tercih eden adayların Branş Sınavları yapılacak.

19-20 Ağustos 2013 tarihlerinde yapılacak Koordinasyon ve Mekik Koşusu sınavları Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Spor salonunda yapılacak. Branş sınavları ise Basketbol, Voleybol, Hentbol ve Jimnastik Sınavları BESYO-Spor Salonunda, Futbol Branş Sınavı, 18 Mart Stadyumu Arka sahasında, Yüzme Branş Sınavı ise ÇOMÜ Dardanos Yerleşkesi Kapalı Yüzme havuzunda yapılacaktır.


Sınava giren adayların Koordinasyon Sınavları kapalı devre yayın ile BESYO Öğrenci Kantininde bulunan öğrenci ve aileleri tarafından canlı olarak izlenebilmektedir.

OKULA BAŞLAMA YAŞI 72 AYA ÇEKİLMELİ




 Eğitim-İş Çanakkale Şube  Başkanı Ahmet Bozdemir, "Bakanlık, hiçbir pedagojik temeli olmayan bu yanlış uygulamadan vazgeçmeli ve okula başlama yaşını doğrudan 72 aya çekmelidir" dedi. Bozdemir açıklamasında şunları söyledi; "Eğitim uzmanlarının, bilim insanlarının ve sendikaların uyarılarına kulak tıkayarak, okulların fiziki yapılarında ve müfredat programlarında hiçbir hazırlık yapmadan ilkokula kaydettiği 66-71 aylık binlerce çocuğu kobay olarak kullanan MEB, bu yanlışındaki ısrarını sürdürmektedir.
14 Ağustos’ta  Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren değişiklikte, “Okul müdürlükleri, yaşça kayıt hakkını elde eden çocuklardan 66, 67 ve 68 aylık olanları, velisinin vereceği dilekçe ile; 69, 70 ve 71 aylık olanları ise, ilkokula başlamaya hazır olmadıklarını belgeleyen sağlık raporu ile okul öncesi eğitime yönlendirebilir ve kayıtlarını bir yıl erteleyebilir.” denilmiştir. Geçen yılki uygulamanın ağır sonuçlarıyla başa çıkamayan Bakanlık, geri adım atmak isterken bu kez de 69-72 aylık çocukları rapor dayatmasına mahkum etmiştir.

UNESCO İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre, dünyadaki 204 ülkenin 126’sında, yani ülkelerin yüzde 62’sinde, okula başlama yaşı 72 aydır. Bu ülkelere Güney ve Kuzey Amerika ile Batı Avrupa ülkelerinin çoğunluğu dahildir.
Anaokuluna gitmeden ilköğretime başlayan çocuklar yeterli bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimi sağlayamadığından ilköğretimde sunulan becerileri edinemezler. Bu yaş çocuklarının önemli bir bölümünün henüz öz bakım becerilerini kazanmamış, kural algısı oluşmamış, kalem tutma becerisi edinmemiş, oyun çağındaki çocuklardan oluştuğunu defalarca belirtmiştik. Kaldı ki, geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında yaşananlar uyarılarımızda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koymuştur. 
8-9 yaşındaki çocukların fiziki durumuna uygun olan dersliklerin 5 yaş çocuğu için uygun hale getirilmemesi, farklı fiziki ve zihinsel gelişimdeki üç ayrı yaş grubu öğrencinin aynı sınıflarda okutulması, müfredat programlarının hazırlanmaması, kalabalık sınıflar, çok ciddi sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Bir nesil, AKP hükümetinin eğitimi dinselleştirme amacı nedeniyle heba olmuştur.
Bakanlık, hiçbir pedagojik temeli olmayan bu yanlış uygulamadan vazgeçmeli ve okula başlama yaşını doğrudan 72 aya çekmelidir."